ÇOK UZUN BİR METİN İYİ BİLGİLER VAR OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM
Kürecik Radarı neden kuruldu?
Türkiye neden milyar dolarları hava savunma sistemlerine harcıyor? Tehdit nereden geliyor? Hakan Kılıç. anti balistik füze sistemlerine farklı bir bakış sunuyor
ANTİ-BALİSTİK FÜZE SİSTEMLERİ VE TÜRKİYE-1
Anti-Balistik Füze Sistemleri ya da dünyada askeri literatürde genel kullanımı ile Balistik Füze Savunma (BMD) Sistemleri, Batı Dünyasının son çeyrek asırda Asya ve Orta Doğu kaynaklı Balistik Füze (BF) tehdidi sebebi ile en çok para harcadığı silah sistemleri arasındadır. Rus ve Çin kaynaklı balistik tehdidi nükleer başlık kapasiteli füzeleri ile savuşturacağına inanan Batı, bu iki ülkenin nükleer savaşı göze alamayacakları tezine dayanarak caydırıcılık temelli nükleer başlıklı BF sistemi kurarken İran ve K.Kore gibi 'racon' tanımaz uluslararası aktörlere karşı ne yapacağını şaşırmış haldedir. Balistik Füze müptelası bu iki ülkenin BF’lerini etkisiz hale getirecek BMD ittifak ve sistemler üzerinde ise var güçleri ile çalışmaktadırlar.
Bu çalışma o kadar ileri gitmiştir ki Pentagon’ a bağlı Füze Savunma Ajansı (MDA) kurulmuş, bazı ülkelere ve limanlara kara ve deniz tabanlı X band erken uyarı radarları yerleştirilmiş, ülkemiz de dahil Patriot’ lar çeşitli NATO ülkelerine yerleştirilmiştir. İç denizler ve üç okyanus da BMD sistemi yazılımına sahip AEGIS Muharebe Sistemini barındıran Anti-Balistik Füze (ABM) taşıyan Hava Savunma kruvazör ve destroyerleri dolaşır olmuştur. Ve sanılanın aksine ABD ve müttefikleri İran ile K. Kore BF’lerine karşı kendilerini tam olarak güvende hissettirecek bir füze kalkanına şu ana kadar sahip olamamışlardır. Bu konudaki tek tatmin edici gelişme 2014’e gelindiğinde dünyanın her yerine dağılmış Erken Uyarı Sensörleri (BF tespit Radarı) sayesinde bu ülkelerden çıkış yapan füzelerin çok erken tespit edilebileceğidir.
Bu çalışma o kadar ileri gitmiştir ki Pentagon’ a bağlı Füze Savunma Ajansı (MDA) kurulmuş, bazı ülkelere ve limanlara kara ve deniz tabanlı X band erken uyarı radarları yerleştirilmiş, ülkemiz de dahil Patriot’ lar çeşitli NATO ülkelerine yerleştirilmiştir. İç denizler ve üç okyanus da BMD sistemi yazılımına sahip AEGIS Muharebe Sistemini barındıran Anti-Balistik Füze (ABM) taşıyan Hava Savunma kruvazör ve destroyerleri dolaşır olmuştur. Ve sanılanın aksine ABD ve müttefikleri İran ile K. Kore BF’lerine karşı kendilerini tam olarak güvende hissettirecek bir füze kalkanına şu ana kadar sahip olamamışlardır. Bu konudaki tek tatmin edici gelişme 2014’e gelindiğinde dünyanın her yerine dağılmış Erken Uyarı Sensörleri (BF tespit Radarı) sayesinde bu ülkelerden çıkış yapan füzelerin çok erken tespit edilebileceğidir.
BALİSTİK FÜZE NE İŞE YARAR?
BMD (Balistik Füze Savunma) sistemlerini anlatmaya başlamadan önce daha önceki bölümleri okumamış meraklı okuyucularımız için bir hatırlatma yapalım. Aşağıdaki linkler de yayınlanan ilk 3 bölümde Balistik Füze nedir, ne işe yarar, komşularımızdan özellikle İran’ dan kaynaklanan BF tehdidi ne boyuttadır, sorularını cevaplamış ve dünyada kullanım şekillerini tarihsel veriler ışığında anlatmaya çalışmıştık. Bu bölümle birlikte anti balistik sistemlere başlayarak genel çalışma ilkelerini, dünyaya yayılmış erken uyarı radarlarını, Lizbon zirvesinde alınan kararları, BF vurmak için dizayn edilmiş ABM füzelerini, tüm bu sistemlerin dünya ülkeleri envanterlerini ve yerlerini, Malatya Kürecik radarını ve yapılan eleştirileri, NATO füze kalkanı ve yapılan eleştirileri, Türkiye’ nin Füze kalkanında ki yerini ve BF tehdidi kaşısın da ne yapması gerektiğini ve BF üretme niyetini tartışarak yine daha önce yayınlanmamış tarafımdan oluşturulan harita ve tablolar ile birkaç hafta boyunca bu konularda değerlendirmelerde bulunacağız.
Üçüncü bölüm de şöyle demiştik; NATO’ nun Kasım-2010 tarihinde Lizbon’ da yeni Balistik Füze Savunması Stratejilerinin görüşüldüğü zirvesinde üye ülkeler bir bildirge metni imzaladı. Bu metinde ismi belirtilmemiş olmasına rağmen İran BF’ leri ciddi tehdit olarak algılanmış ve bugüne kadar uygulanan sadece muharebe sahasındaki askeri unsurların korumasına dayalı Aktif Katmanlı Muharebe Sahası Balistik Füze Savunması (ALTBMD) stratejisinden vazgeçilerek tüm NATO üyesi ülkelerin savunmasını içeren bölge savunma stratejisine dönmüştür. Zirvede Türkiye’ nin ne kazandığı belirsiz olmasına rağmen Türk Basınında zafer kazanmış ve istediğimizi almışız! Şeklinde yorumlar yapılmıştır. Öyle tahmin ediyorum ki yazı dizimizin sonunda hiçbir şey kazanmadığımızı ve ne durumda olduğumuzu siz okuyucularımız daha iyi anlamış olacaktır.
Lizbon zirvesinin kuşkusuz tek galibi ABD ve NATO üyesi olmadığı halde İsrail’dir. ALTBMD, EPAA ile NATO ülkelerini Füze Şemsiyesi konusunda ikna eden ABD onlara şimdilik yeterli koruma sağlayamamış, hatta Malatya’ ya yerleştirdiği milyon dolarlık radar bile İran BF’lerine karşı tüm Doğu ve Güney Doğu Anadolu gibi korumasız kalmıştır. (Daha sonra bu konuya değineceğiz)
Kasım-2010 Lizbon Zirvesinde alınan karara göre toplam maliyeti 20 Milyar EUR’ u geçeceği tahmin edilen sistemin 2020 yılından tamamlanması hedeflenerek kurulacak erken uyarı ve tespit radarları ile NATO ülkeleri envanterinde bulunan ASTER-30, SAMP/T, PAC-2/3, MEADS, THAAD füzelerinin sisteme entegre edilmesi kararlaştırılmıştır.
Lizbon zirvesinin kuşkusuz tek galibi ABD ve NATO üyesi olmadığı halde İsrail’dir. ALTBMD, EPAA ile NATO ülkelerini Füze Şemsiyesi konusunda ikna eden ABD onlara şimdilik yeterli koruma sağlayamamış, hatta Malatya’ ya yerleştirdiği milyon dolarlık radar bile İran BF’lerine karşı tüm Doğu ve Güney Doğu Anadolu gibi korumasız kalmıştır. (Daha sonra bu konuya değineceğiz)
Kasım-2010 Lizbon Zirvesinde alınan karara göre toplam maliyeti 20 Milyar EUR’ u geçeceği tahmin edilen sistemin 2020 yılından tamamlanması hedeflenerek kurulacak erken uyarı ve tespit radarları ile NATO ülkeleri envanterinde bulunan ASTER-30, SAMP/T, PAC-2/3, MEADS, THAAD füzelerinin sisteme entegre edilmesi kararlaştırılmıştır.
Başlamadan önce tehdit değerlendirmesine kısa bir bakış;
Bugün dünyada BF sahibi ülke sayısı 30’dan fazladır. Ancak nükleer silaha sahip olan ülkeler haricinde Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) geliştirmeye çalışan tek ülke İran’dır. Bunun ne önemi var kısaca anlatalım. BF dünyasında gördüğüm kadarı ile şöyle bir önerme var; nükleer başlığı olanın ICBM’si de vardır, bu önermenin tersi de doğrudur. Bu gün ICBM’si olup nükleer başlığı olmayan tek istisna yani önermeyi bozan ülke İran’dır. (İsrail ve Pakistan füze menzilleri 5000 km’ye yaklaştığından onları da nükleer başlık ve ICBM sahibi sayıyorum) Hiçbir ülke milyon dolarlık ICBM yapıp tepesine bir tonluk konvansiyonel başlık takarak en az 5000 km uzaktaki sadece bir binayı yıkmaya çalışmaz. Dairesel sapma mesafesi (CEP) onlarca metreyi de bulacağını düşünürsek tek kelime ile maliyet açısından israftır. Oysa tüm ülkeler MRBM (Orta Menzilli BF) ve IRBM’leri (Uzun Menzilli BF) konvansiyonel başlıkla donatırken ICBM’leri genelde nükleer başlıkla donatırlar. İran’ nın yakın zamanda ICBM üretmeye doğru gittiğini batılı kaynaklara dayanarak geçen bölümlerde yazmıştım. (Safir, Simorgh, Shahap-5 ve 6’dan bahsetmiştim). ICBM üretmeye çalıştığını saklamayan hatta geçen bölümlerde yayınladığım gibi önünde devlet erkanı ile poz vererek dünyaya dağıtan İranlı yetkililerinin “biz nükleeri sadece enerji için istiyoruz” söylemlerine dünya da bizden (Siyasilerimizden) başka bende dahil kimse inanmamaktadır.
Bugün dünyada BF sahibi ülke sayısı 30’dan fazladır. Ancak nükleer silaha sahip olan ülkeler haricinde Kıtalararası Balistik Füze (ICBM) geliştirmeye çalışan tek ülke İran’dır. Bunun ne önemi var kısaca anlatalım. BF dünyasında gördüğüm kadarı ile şöyle bir önerme var; nükleer başlığı olanın ICBM’si de vardır, bu önermenin tersi de doğrudur. Bu gün ICBM’si olup nükleer başlığı olmayan tek istisna yani önermeyi bozan ülke İran’dır. (İsrail ve Pakistan füze menzilleri 5000 km’ye yaklaştığından onları da nükleer başlık ve ICBM sahibi sayıyorum) Hiçbir ülke milyon dolarlık ICBM yapıp tepesine bir tonluk konvansiyonel başlık takarak en az 5000 km uzaktaki sadece bir binayı yıkmaya çalışmaz. Dairesel sapma mesafesi (CEP) onlarca metreyi de bulacağını düşünürsek tek kelime ile maliyet açısından israftır. Oysa tüm ülkeler MRBM (Orta Menzilli BF) ve IRBM’leri (Uzun Menzilli BF) konvansiyonel başlıkla donatırken ICBM’leri genelde nükleer başlıkla donatırlar. İran’ nın yakın zamanda ICBM üretmeye doğru gittiğini batılı kaynaklara dayanarak geçen bölümlerde yazmıştım. (Safir, Simorgh, Shahap-5 ve 6’dan bahsetmiştim). ICBM üretmeye çalıştığını saklamayan hatta geçen bölümlerde yayınladığım gibi önünde devlet erkanı ile poz vererek dünyaya dağıtan İranlı yetkililerinin “biz nükleeri sadece enerji için istiyoruz” söylemlerine dünya da bizden (Siyasilerimizden) başka bende dahil kimse inanmamaktadır.
FÜZE SAVUNMA SİSTEMLERİNİN GENEL ÇALIŞMA İLKELERİ
Öncelikle BMD füzelerinin yani ABM (Anti-Ballistic Missile) füzelerinin hedef füzeleri (BF’leri) yakalamak için çok hızlı olması gerektiğini söyleyelim. Ses hızının birkaç katı kadarcık. Neden mi?
BF’ler birkaç sebepten dolayı dik açı ile hızla uzaya çıkarak seyirlerine uzaydan devam ederler. Uzaydan tekrar atmosfere giren füzenin son kalan kısmı olan ve harp başlığını taşıyan parçası yerçekiminin etkisi ile olağanüstü hızlarda hedefine doğru dikey dalışa geçer. Bu parabol harekette yerçekimi saniyede 10 metre aşağı doğru çekerken hızı 20 Mach yani saniyede 6-8 km arası hızlara erişir. İşte ABM füzeleri bu hızda seyreden füzeleri yakalayıp vurmak daha doğrusu çarpmak için geliştirildiklerinden sanırım dünyada daha hızlı bir hedefi olan savunma sistemi yoktur.
Füzeler âleminin çitası diyebileceğimiz BF’ler neden uzaya çıkarak yol alırlar sorusunun cevabına gelince bunun; havanın sürtünme etkisinden kurtularak yakıt tasarrufu sağlamak buna bağlı olarak ta ağırlık ve boyuttan yapılan tasarruftan dolayı hız ve menzil artışı şeklinde cevaplayabiliriz.
Körfez Savaşındaki Irak Scud füzeleri sadece 160 km yükseğe çıkabildiklerinden hedefe dalışlarında 2 km/saniye yaklaşık 6-7 Mach arası bir hıza ulaşmaktaydılar. Bu da Patriotlar için çok zor bir hedef teşkil etmemekte idi. Ancak bugünün yukarıdaki hızlardaki BF’leri için ayni şey söylenemez.
BF’lerin uçuşunun 4 fazı yani aşaması vardır. Bu fazların hepsinin de ayrı karakteristiği hızı ve yüksekliği bulunmaktadır. Bu sebeple tek çeşit füze ile bir BF’yi istediğiniz faz da vuramazsınız. Örneğin terminal fazında yere yakınken Patriot ile bir Scud türevini vurabilecek iken orta yol fazında Scud uzaya çıkmış 160 km yüksekten uçarken en fazla 100 km ye ulaşan Patriot’ un son modeli ile bile vuramazsınız. Ayni şekilde hedefe düşme aşamasına kadar gelmiş yani terminal fazın son kısmındaki bir BF için çok uzakta denizde konuşlu bir gemiden 500 km menzil, 250 km irtifa menzilli SM-3 B-1 füzesini ateşlemek israf olacaktır. Hedef bölge yakınlarındaki Patriot bataryaları daha etkili ve verimli olacaktır.
BF’lerin fırlatma ve hedefe uçuş aşaması (Boost) , yarı yol (Midcourse) tepe noktasına ulaşma fazı ve son aşamada RV’nin atmosfere yeniden girişi ile hedefe alçalması aşaması olan Terminal safhası olarak üç aşaması vardır. Diğer füzelere göre sorunda burada başlamaktadır. Diğer füzeleri hedef etrafındaki tek tip savunma sistemi ile durdurabilirsiniz. Örneğin cruise füzelerini ya da havadan denize gemilere karşı ateşlenmiş füzeler hep ayni karakteristikte uçtuklarından çok namlulu, radar kontrollü top sistemi ile veya ayni hızda füzesavar füze ile hedef bölgeyi koruyabilirsiniz.
BF’ler birkaç sebepten dolayı dik açı ile hızla uzaya çıkarak seyirlerine uzaydan devam ederler. Uzaydan tekrar atmosfere giren füzenin son kalan kısmı olan ve harp başlığını taşıyan parçası yerçekiminin etkisi ile olağanüstü hızlarda hedefine doğru dikey dalışa geçer. Bu parabol harekette yerçekimi saniyede 10 metre aşağı doğru çekerken hızı 20 Mach yani saniyede 6-8 km arası hızlara erişir. İşte ABM füzeleri bu hızda seyreden füzeleri yakalayıp vurmak daha doğrusu çarpmak için geliştirildiklerinden sanırım dünyada daha hızlı bir hedefi olan savunma sistemi yoktur.
Füzeler âleminin çitası diyebileceğimiz BF’ler neden uzaya çıkarak yol alırlar sorusunun cevabına gelince bunun; havanın sürtünme etkisinden kurtularak yakıt tasarrufu sağlamak buna bağlı olarak ta ağırlık ve boyuttan yapılan tasarruftan dolayı hız ve menzil artışı şeklinde cevaplayabiliriz.
Körfez Savaşındaki Irak Scud füzeleri sadece 160 km yükseğe çıkabildiklerinden hedefe dalışlarında 2 km/saniye yaklaşık 6-7 Mach arası bir hıza ulaşmaktaydılar. Bu da Patriotlar için çok zor bir hedef teşkil etmemekte idi. Ancak bugünün yukarıdaki hızlardaki BF’leri için ayni şey söylenemez.
BF’lerin uçuşunun 4 fazı yani aşaması vardır. Bu fazların hepsinin de ayrı karakteristiği hızı ve yüksekliği bulunmaktadır. Bu sebeple tek çeşit füze ile bir BF’yi istediğiniz faz da vuramazsınız. Örneğin terminal fazında yere yakınken Patriot ile bir Scud türevini vurabilecek iken orta yol fazında Scud uzaya çıkmış 160 km yüksekten uçarken en fazla 100 km ye ulaşan Patriot’ un son modeli ile bile vuramazsınız. Ayni şekilde hedefe düşme aşamasına kadar gelmiş yani terminal fazın son kısmındaki bir BF için çok uzakta denizde konuşlu bir gemiden 500 km menzil, 250 km irtifa menzilli SM-3 B-1 füzesini ateşlemek israf olacaktır. Hedef bölge yakınlarındaki Patriot bataryaları daha etkili ve verimli olacaktır.
BF’lerin fırlatma ve hedefe uçuş aşaması (Boost) , yarı yol (Midcourse) tepe noktasına ulaşma fazı ve son aşamada RV’nin atmosfere yeniden girişi ile hedefe alçalması aşaması olan Terminal safhası olarak üç aşaması vardır. Diğer füzelere göre sorunda burada başlamaktadır. Diğer füzeleri hedef etrafındaki tek tip savunma sistemi ile durdurabilirsiniz. Örneğin cruise füzelerini ya da havadan denize gemilere karşı ateşlenmiş füzeler hep ayni karakteristikte uçtuklarından çok namlulu, radar kontrollü top sistemi ile veya ayni hızda füzesavar füze ile hedef bölgeyi koruyabilirsiniz.
Oysa BF’ler her aşamasında ayrı füze sistemleri ile durdurulabilir. Hatta ayrı radarlar ile takip edilir. Örneğin bir ICBM’ in çıkışından hedef kıtaya varana kadar değişik tespit, takip ve son aşamadaki BMD füzesini kilitlenmesini sağlayan radar ya da ultraviyole tespit sistemi ayrı ayrıdır.
Buna da şöyle örnek verelim. Rusya’dan ateşlenen bir ICBM Boost aşamasında Thule-Grönland ve ya Vardo-Norveç ’ da bulunan erken uyarı radarları tarafından tespit edilir. (Globus-II Radarı ilk başta ABD tarafından uzaydaki binlerce uzay çöpünü izlemek için kurulmuş olup şu an Asya Kıtasını izleyen X Band Erken Uyarı Radarlarından biridir ve Norveç’ e 40.000 km mesafedeki dünya yuvarlaklığının engellemesini aşacak yüksekliğe çıkmış olan bir elma boyutundaki cisimleri dahi tanımlayabilir.) Vurulması ise Atlas okyanusu üzerinde ya da kutuplar üzerinde iken AEGIS gemileriyle ve ya uydu datalink, ultraviyole tespit sistemleri, ABD ana karasındaki BMD sisteminin radarı ile yönlendirilen SM-3, GMI veya THAAD füzesi gibi çok çeşitli alternatiflerle olabilir. Patriot ise artık son çare olarak kendi radarını kullanacaktır. Takdir edersiniz ki çok savaş başlıklı ve sahte hedefte bulunduran bu füze EWR ve AN/TPY-2 radarlarını geçmiş her iki füzeyi atlatmış ise alçak irtifada Patriot’un vurması işe yaramayacaktır. Çünkü son aşamada dağılan 10 adet savaş başlığından sadece bir başlığı yakalayacaktır. Diğerleri hedefe ulaşmıştır.
Ateşleme fazında (boost) imha edilen bir ICBM için, Dünyanın her yerini hedefleyebileceği için imha işleminin küresel bir savunma işlemi olacağını söyleyebiliriz. Ayrıca birden fazla savaş başlığı taşıyan füze bunları dağıtmaya imkân bulamadan imha edilmiş demektir. Ateşleme fazında yapılan füze savunması diğer füze savunma katmanlarındaki yükü hafifleteceğinden en mantıklı çözümdür. Ancak çoğu zaman ateşleme bölgesi cephe hattının çok gerisinde olduğundan bu ayni zamanda en zor çözümdür. Boost aşamasında BF’ ler yavaş ve savunmasızdır. Bununla birlikte bu aşamada vurulduğunda fırlatıldığı ve vuran füzenin fırlatıldığı yerin yakınına düşeceği kaçınılmazdır.
Ayni şekilde Terminal Safhasında olan füzeyi vurmanın da riski fazladır. Çünkü BF artık finaldedir ve belki savaş başlıklarını dağıtmaya başlamıştır. Vurduğunuz başlığın sahte hedef olup olmadığını dahi bilemezsiniz. Ayrıca 10 km altına vurulan bir NBC başlığı yerde patlamış bir kitle imha silahından farksızdır.
Buna da şöyle örnek verelim. Rusya’dan ateşlenen bir ICBM Boost aşamasında Thule-Grönland ve ya Vardo-Norveç ’ da bulunan erken uyarı radarları tarafından tespit edilir. (Globus-II Radarı ilk başta ABD tarafından uzaydaki binlerce uzay çöpünü izlemek için kurulmuş olup şu an Asya Kıtasını izleyen X Band Erken Uyarı Radarlarından biridir ve Norveç’ e 40.000 km mesafedeki dünya yuvarlaklığının engellemesini aşacak yüksekliğe çıkmış olan bir elma boyutundaki cisimleri dahi tanımlayabilir.) Vurulması ise Atlas okyanusu üzerinde ya da kutuplar üzerinde iken AEGIS gemileriyle ve ya uydu datalink, ultraviyole tespit sistemleri, ABD ana karasındaki BMD sisteminin radarı ile yönlendirilen SM-3, GMI veya THAAD füzesi gibi çok çeşitli alternatiflerle olabilir. Patriot ise artık son çare olarak kendi radarını kullanacaktır. Takdir edersiniz ki çok savaş başlıklı ve sahte hedefte bulunduran bu füze EWR ve AN/TPY-2 radarlarını geçmiş her iki füzeyi atlatmış ise alçak irtifada Patriot’un vurması işe yaramayacaktır. Çünkü son aşamada dağılan 10 adet savaş başlığından sadece bir başlığı yakalayacaktır. Diğerleri hedefe ulaşmıştır.
Ateşleme fazında (boost) imha edilen bir ICBM için, Dünyanın her yerini hedefleyebileceği için imha işleminin küresel bir savunma işlemi olacağını söyleyebiliriz. Ayrıca birden fazla savaş başlığı taşıyan füze bunları dağıtmaya imkân bulamadan imha edilmiş demektir. Ateşleme fazında yapılan füze savunması diğer füze savunma katmanlarındaki yükü hafifleteceğinden en mantıklı çözümdür. Ancak çoğu zaman ateşleme bölgesi cephe hattının çok gerisinde olduğundan bu ayni zamanda en zor çözümdür. Boost aşamasında BF’ ler yavaş ve savunmasızdır. Bununla birlikte bu aşamada vurulduğunda fırlatıldığı ve vuran füzenin fırlatıldığı yerin yakınına düşeceği kaçınılmazdır.
Ayni şekilde Terminal Safhasında olan füzeyi vurmanın da riski fazladır. Çünkü BF artık finaldedir ve belki savaş başlıklarını dağıtmaya başlamıştır. Vurduğunuz başlığın sahte hedef olup olmadığını dahi bilemezsiniz. Ayrıca 10 km altına vurulan bir NBC başlığı yerde patlamış bir kitle imha silahından farksızdır.
BALİSTİK FÜZE SAVUNMA SİSTEMLERİNİN ANA UNSURLARI
Füze savunma mekanizmasının ana unsurları genelde dört şekilde anılır; radarlar, komuta-kontrol sistemleri, füzeler ve haberleşme sistemleri… Aslında komuta kontrol yani C3 sistemlerini haberleşmeyle birlikte düşünebiliriz. Benim bu görüşe ilave etmek istediğim unsur ise “İstihbarat”. Bence başlı başına savunma sisteminin ana unsurlarından. Tabi ki tüm silah sistemleri ile mücadelede orduların istihbarat altyapıları önemlidir. Ancak bu durum BF savunmasında diğer silahlardan çok farklıdır. Personel kalitesi eşit olmak şartı ile iyi radar ve iyi uçaksavar, tanksavar, anti-gemi füzeleri ile çok tanımasanız bile her uçak, tank ve gemiyi vurabilirsiniz. Ancak ayni şey BF’ler için asla geçerli değildir. Hasım ülkenin BF envanterini, bu füzelerin en azından bölgesel olarak nerelerde konuşlandığı, mobil mi sabit rampa da mı, en önemlisi menzil kapasitelerini, başlık çeşitlerini (NBC/Kon.) ve son olarak kaç kademeli katımı sıvı yakıt motoruna mı sahip olduklarını bilmeden etkili bir savunma yapılamaz. Yukarıda değindiğimiz gibi her BF çeşidi için ayrı ABM çeşidi vardır.
ICBM’ye karşı yapılan savunma SRBM’ ye karşı yapılamayacağından karşı taraf da ne olduğunu bilmeden yani istihbarat unsuru tam halledilmeden diğer savunma unsurlarını doğru yere ve doğru şekilde yerleştirilemez. Savunma füzelerinin mümkün olduğu kadar saldırgan ülkeye yakın olması gerekir şeklinde bir teori olsa da bence 2000’ li yıllarda bu teori geçerliliğini yitirmiştir. Sadece Taktik Balistik Füzeler için geçerli olabilir. Örneğin Avrupa’ yı tehdit eden Rus MRBM’ leri için. Ancak bugün ICBM sahibi 7 ülkede menzil sorunu olmadığından ICBM’leri iç bölgelerde tutabilmektedir. Yani sınırda ABM olsa ne işe yarar mecburen önleme uzayda yapılacak.
Olayın birde şu boyutu var. Örneğin NATO füze savunma mimarisine göre İran’ın Sejil-2 gibi IRBM füzeleri Avrupa’ dan atılan THAAD veya Akdeniz’de ki gemilerden atılan SM-3’ lerle durdurulacak. Pe ki nerede? Kürecik Radarı ve Uydular tespit ettikten hemen sonra harekete geçseler bile muhtemel yakalama yerleri Marmara bölgesi üzerinde atmosfer dışı bir nokta. Füze konvansiyonel başlık taşıyorsa sorun yok zaten 200 ile 400 km arası bir yükseklikte olduğundan kafamıza düşecek üç beş füze parçasını sineye çekeriz sorun yok. Peki ya füzede nükleer başlık var ise? Nükleer patlamanın çok yüksekte olduğundan ısı, ışık, şok ve radyasyon etkilerinden kurtulsak bile “impulse” etkisi ile çok geniş alanda elektirik, elektronik, digital her şey duracaktır. Arabaların bujisine, Hiroşima’ da ki gibi kolumuzdaki saate varana kadar. Sanırım şimdi istihbarat savunma füzelerini yerleşimi daha iyi anlaşıldı. ABD ve Rusya ve İsrail gibi ülkeler bugün tüm gayretlerini füzenin çıktığı ülke topraklarında ya da okyanus üzerinde vurulması yönünde harcamaktadır.
ICBM’ye karşı yapılan savunma SRBM’ ye karşı yapılamayacağından karşı taraf da ne olduğunu bilmeden yani istihbarat unsuru tam halledilmeden diğer savunma unsurlarını doğru yere ve doğru şekilde yerleştirilemez. Savunma füzelerinin mümkün olduğu kadar saldırgan ülkeye yakın olması gerekir şeklinde bir teori olsa da bence 2000’ li yıllarda bu teori geçerliliğini yitirmiştir. Sadece Taktik Balistik Füzeler için geçerli olabilir. Örneğin Avrupa’ yı tehdit eden Rus MRBM’ leri için. Ancak bugün ICBM sahibi 7 ülkede menzil sorunu olmadığından ICBM’leri iç bölgelerde tutabilmektedir. Yani sınırda ABM olsa ne işe yarar mecburen önleme uzayda yapılacak.
Olayın birde şu boyutu var. Örneğin NATO füze savunma mimarisine göre İran’ın Sejil-2 gibi IRBM füzeleri Avrupa’ dan atılan THAAD veya Akdeniz’de ki gemilerden atılan SM-3’ lerle durdurulacak. Pe ki nerede? Kürecik Radarı ve Uydular tespit ettikten hemen sonra harekete geçseler bile muhtemel yakalama yerleri Marmara bölgesi üzerinde atmosfer dışı bir nokta. Füze konvansiyonel başlık taşıyorsa sorun yok zaten 200 ile 400 km arası bir yükseklikte olduğundan kafamıza düşecek üç beş füze parçasını sineye çekeriz sorun yok. Peki ya füzede nükleer başlık var ise? Nükleer patlamanın çok yüksekte olduğundan ısı, ışık, şok ve radyasyon etkilerinden kurtulsak bile “impulse” etkisi ile çok geniş alanda elektirik, elektronik, digital her şey duracaktır. Arabaların bujisine, Hiroşima’ da ki gibi kolumuzdaki saate varana kadar. Sanırım şimdi istihbarat savunma füzelerini yerleşimi daha iyi anlaşıldı. ABD ve Rusya ve İsrail gibi ülkeler bugün tüm gayretlerini füzenin çıktığı ülke topraklarında ya da okyanus üzerinde vurulması yönünde harcamaktadır.
Bizim Doğu Anadolu Bölgemiz gerek yerli gerek NATO uzun menzilli kara konuşlu ABM füzeleri ile dolu olsaydı İran hala bu kadar füze üretir miydi, ya da nükleer sahibi olmak konusunda bu kadar hırslı olur muydu merak ediyorum. Şunu bilirdi ki ben hangi ülkeye atarsam atayım ABD Kuzey Doğu Anadolu dan attığı füze ile kendi füzemi benim tepemde patlatacak. Kimse caydırıcılığı olmayacak silaha para yatırmaz.
Sonuç olarak BMD sisteminde ki tüm öncü ülkeler Orta Yol Fazında savunmaya önem vermekte ve bu alana yönelmektedirler. Çünkü en sağlam ve verimli yoldur.
Sonuç olarak BMD sisteminde ki tüm öncü ülkeler Orta Yol Fazında savunmaya önem vermekte ve bu alana yönelmektedirler. Çünkü en sağlam ve verimli yoldur.
BF ne ateşlendiği topraklar üstünde nede hedef ülke üzerindedir. En sağlamı ikisi arasında ve uzaydadır. Daha sonra ayrıntılarını anlatacağımız AEGIS sistemine ABD’nin çok önem vermesini sebebi budur. Asya’ dan çıkan bir BF’yi gemilerden ateşlenen bir SM-3 ile Atlas Okyanusu üzerinde atmosfer dışında veya ayni şekilde uzun menzilli GMI füzeleri ile okyanus üzerinde vurmak en sağlamıdır. Burada esas handikap orta ve kısa menzilli (SRBM, MRBM) İran ve Rus füzelerinin Avrupa ve Orta Doğu’ ya kolayca düşebileceği ihtimalidir. Yani bana göre bugün artık konvansiyonel başlıklı Rus İskender ve İran Shahab taktik BF’leri, nükleer başlıklı ICBM Stratejik BF’ler den daha büyük tehdittir. Bugüne kadar nükleer füze kullanmaya cesaret edemeyen Rusya daha önce ayrıntılarını yazdığım gibi Çeçen ve Afgan Savaşların da binlerce Taktik Balistik Füze kullanmıştır. Aynı şekilde İran-Irak Savaşında da İran.
Rus yetkililerinde ağızlarından kaçırdığı üzere Norveç deki Globus-II UEWR, Malatya-Kürecik’de ki EWR ve Çek Cumhuriyetine kurulmak istenen AEGIS-Ashore (TPY-1) radarları tüm bu ülke ve şehirleri İskender Taktik BF’ lerinin hedefi haline getirmiştir. Bu füzeler esas itibari ile MRBM olsa da 2000 km menzilli nükleer başlık takılan “K” modeli de bulunmakla birlikte esasında Rusların modern Scud’ dudur. Belki de dünyanın en kullanışlı, pratik kolay taşınıp saklanabilen kısa menzilli konvansiyonel harp başlığı taşıyan füzesi.
Konumuza dönecek olursak, gövdeleri birçok kademeden oluşan SM-3 Blok-II, THAAD ve GMI benzeri ABM füzeleri zannedildiği gibi diğer füzelerde bulunan harp başlığı benzeri patlayıcı taşıyan, çarpma sureti ile detone olan füzeler değildir. Gelecek bölümlerde ayrıntılarını anlatacağımız üzere bu füzeler kendilerini atmosfer dışına yani uzaya (250 km’den yukarıya) çıkaracak birkaç kademeli roket motoru ile uçarlar. En sonda bu motorları terk ettikten sonra kinetik enerjili exoatmosferik öldürme aracı (EKV/KKV) yoluna devam eder. Ön kısımların da bulunan Kızılötesi arayıcı (IIR), pasif LWIR sensör gibi sistemlerle hedefi ararlar. Tahmin edileceği üzere artık yerdeki radarın yarı aktif güdümü sona ermiş hedef BF’nin en uçtaki kısmı olan savaş başlığı (RV) ile anti-balistik füzenin çarpma aracı arasında savaş başlamıştır.
Kısaca yerdeki milyonlarca insanın hayatı av ve avcı olan her iki füzenin koca gövdelerinin uç kısmındaki en küçük parçası olan RV ile EKV arasındaki çarpışma yarışına bağlıdır. EKV veya KKV araçları, bu aşamada küçük roket motorlarından oluşan yönlendirme ve irtifa kontrol sistemleri ile IR sensörlerinin tespit ettiği RV’ye 40kg TNT’ nin yol açabileceği bir enerji-basınçla çarparak imha ederler. Buna kafa kafaya çarpışma, hit-to-kill denir.
RV’yi daha anlaşılır şekilde harp başlığının veya başlıklarının içinde bulunduğu atmosfere yeniden giriş aracı şeklinde tanımlayabiliriz. RV’ler yörünge düzeltme imkanı olan kontrol sistemlerini de sahiptir. Bazı Amerikan, Rus ve Çin ICBM’lerinin RV’leri içinde bazıları sahte hedef olmak üzere 10 adet nükleer başlık bulunabilir. Yani bir ICBM ile birden fazla şehre nükleer saldırı yapılabilecek seviyeye çıkılmıştır.(Sözün gelişi “çıkılmıştır” dedim. Ayni anda milyonlarca insanı öldürecek bir sistemi siyasi-politik-stratejik vb. amaç ne olursa olsun üretmek seviye çıkma değil bana göre inmektir).
Konumuza dönecek olursak, gövdeleri birçok kademeden oluşan SM-3 Blok-II, THAAD ve GMI benzeri ABM füzeleri zannedildiği gibi diğer füzelerde bulunan harp başlığı benzeri patlayıcı taşıyan, çarpma sureti ile detone olan füzeler değildir. Gelecek bölümlerde ayrıntılarını anlatacağımız üzere bu füzeler kendilerini atmosfer dışına yani uzaya (250 km’den yukarıya) çıkaracak birkaç kademeli roket motoru ile uçarlar. En sonda bu motorları terk ettikten sonra kinetik enerjili exoatmosferik öldürme aracı (EKV/KKV) yoluna devam eder. Ön kısımların da bulunan Kızılötesi arayıcı (IIR), pasif LWIR sensör gibi sistemlerle hedefi ararlar. Tahmin edileceği üzere artık yerdeki radarın yarı aktif güdümü sona ermiş hedef BF’nin en uçtaki kısmı olan savaş başlığı (RV) ile anti-balistik füzenin çarpma aracı arasında savaş başlamıştır.
Kısaca yerdeki milyonlarca insanın hayatı av ve avcı olan her iki füzenin koca gövdelerinin uç kısmındaki en küçük parçası olan RV ile EKV arasındaki çarpışma yarışına bağlıdır. EKV veya KKV araçları, bu aşamada küçük roket motorlarından oluşan yönlendirme ve irtifa kontrol sistemleri ile IR sensörlerinin tespit ettiği RV’ye 40kg TNT’ nin yol açabileceği bir enerji-basınçla çarparak imha ederler. Buna kafa kafaya çarpışma, hit-to-kill denir.
RV’yi daha anlaşılır şekilde harp başlığının veya başlıklarının içinde bulunduğu atmosfere yeniden giriş aracı şeklinde tanımlayabiliriz. RV’ler yörünge düzeltme imkanı olan kontrol sistemlerini de sahiptir. Bazı Amerikan, Rus ve Çin ICBM’lerinin RV’leri içinde bazıları sahte hedef olmak üzere 10 adet nükleer başlık bulunabilir. Yani bir ICBM ile birden fazla şehre nükleer saldırı yapılabilecek seviyeye çıkılmıştır.(Sözün gelişi “çıkılmıştır” dedim. Ayni anda milyonlarca insanı öldürecek bir sistemi siyasi-politik-stratejik vb. amaç ne olursa olsun üretmek seviye çıkma değil bana göre inmektir).
BALİSTİK FÜZELERİN TESPİT VE TAKİBİ
BF’leri, gerek hızları gerekse ebatları büyük olduğundan tespit etmek zor değildir. Bir BF atmosferin dışına doğru çıkmaya başladığında 1000 km uzaktaki bir AN/TPY-2 radarından tespit edilir. Tespiti için tek engel dünyanın yuvarlaklığıdır. Bu zorluğu ortadan kaldıracak yüksekliğe çıktığı anda tüm izleme radarlarından görülür ve hızlarından ötürü uçaklardan ayırt edilir. Tabloda gördüğünüz Rus Radarlarının çoğunun BF’ler için izleme mesafesi 3000 km’ nin çok üstündedir.
Yer konuşlu uzun menzilli X band radarlar örneğin Kürecikteki AN/TPY-2 radarı savaş durumu 2,1 MW, barışta 1,1 MW gibi korkunç yüksek enerji ile çalışır ve çevresine çok yüksek radyasyon yayar. Hatta ön tarafında yüzlerce metre yaklaşma yasağı (125 m. uzunluk 2,5 hektar genişlik) olan radarın aktifken önüne duran bir insanın birkaç dakikada ölebileceği (aşırı yanık) iddia edilmektedir. Füze işlem menzili uçaklar için 2000 km, BF’ler için 1000 km’dir. İşte bu derece güçlü olan izleme radarları dağ zirveleri yerine düz arazilere dahi kurulsalar BF’leri tespit edebilirler. Ayrıca petrol platformlarına benzeyen platformlar üzerine kurulmuş yine dev boyutlarda ki Deniz Tabanlı X Band (SBX) radarlarda ayni işlevi görmektedir. Sabit radarların tespit ve takip menzili dünyanın eğimli yapısı gereği çok alçak uçuş yapan uçaklara karşı 45 Km’ye kadar etkisizdir. Ancak BF ler çok yüksek irtifaya çıktıklarından BF izleme radarları için hiçbir engel ve izleme sorunu yoktur.
Yer konuşlu uzun menzilli X band radarlar örneğin Kürecikteki AN/TPY-2 radarı savaş durumu 2,1 MW, barışta 1,1 MW gibi korkunç yüksek enerji ile çalışır ve çevresine çok yüksek radyasyon yayar. Hatta ön tarafında yüzlerce metre yaklaşma yasağı (125 m. uzunluk 2,5 hektar genişlik) olan radarın aktifken önüne duran bir insanın birkaç dakikada ölebileceği (aşırı yanık) iddia edilmektedir. Füze işlem menzili uçaklar için 2000 km, BF’ler için 1000 km’dir. İşte bu derece güçlü olan izleme radarları dağ zirveleri yerine düz arazilere dahi kurulsalar BF’leri tespit edebilirler. Ayrıca petrol platformlarına benzeyen platformlar üzerine kurulmuş yine dev boyutlarda ki Deniz Tabanlı X Band (SBX) radarlarda ayni işlevi görmektedir. Sabit radarların tespit ve takip menzili dünyanın eğimli yapısı gereği çok alçak uçuş yapan uçaklara karşı 45 Km’ye kadar etkisizdir. Ancak BF ler çok yüksek irtifaya çıktıklarından BF izleme radarları için hiçbir engel ve izleme sorunu yoktur.
Yazı dizimizde sizler için çok sayıda füze özellik tabloları ve haritalar oluşturarak yayınlamıştım. Bu bölüm de de BF’leri tespit için Dünya üzerine dağılmış tesisleri birçok kaynaktan derleyerek bir harita oluşturdum. Maalesef gerek web ortamında gerekse diğer açık kaynaklarda tüm dünyadakileri gösteren bir harita ve tablo olmadığından sıfırdan yapmak zorunda kaldım. Genel bir izlenim verecek haritada menzilleri ve fotoğrafları bulunan Erken Uyarı Radar/Sensörleri yerli kaynaklar da da bulunsun, bu konuda Tükçe bir harita web ortamında gezinsin istedim. Haritayı ayrıntılı incelediğinizde K.Kore füzeleri için Pasifik okyanusuna yüklenen ABD’nin, İran için ise Orta Doğuya (Kürecik dahil) AN/TPY-2’lerden üç tane yerleştirdiğini görürsünüz. Sanırım şu anda internette gezen en güncel hem de hepsini bir arada gösteren tek harita olacak olan resimde Japon’ ya ya yeni kurulan AN-TPY-2 (Aralık -2014 de kurulduğu açıklandı) ile Rusya’ nın yeni inşaa ettiği Daryal radarlar ile Tayvan Radarı dahi işaretlenmiştir. Ayrıca kira anlaşmazlıkları sebebi ile kapanan eski doğu bloğu ülkelerinde ki radarlara da int. ortamında ki bir çok haritanın aksine yer verilmemiştir. (Azerbaycan, Kebele- Qebele gibi)
Haritada görüldüğü üzere Orta Doğu erken uyarı radarları ile dolmuştur. Bunun sebebi İran Füze tehdididir. AN-TPY-2 Radarları Kürecik, Malatya, Türkiye’de NATO tarafından, İsrail ve Katar’dakiler ise ABD tarafından kurulmuş ve işletilmektedir. Ürdün’ deki de hizmete girmek üzeredir. Birleşik Arap Emirlikleri ise yanı başındaki Katar’da ayni radar olmasına rağmen 2011’de Raytheone ile satış sözleşmesi imzalayarak 2018 e kadar kendisi için ayrıca bu radardan sipariş etmiştir.
Tabloda tüm Amerikan radarlarının tiplerini, yerlerini ve menzillerini bulabileceğiniz gibi faal ve inşa halindeki Rus radarlarını da görebilirsiniz.
Sonraki bölümlerde yayınlayacağım tüm dünya ülkeleri BMD füze ve radar envanterleri tablolarında hangi ülkelerde hangi radar ve füze sistemleri mevcut (BF’ler için) görmüş olacaksınız.
Haritada görüldüğü üzere Orta Doğu erken uyarı radarları ile dolmuştur. Bunun sebebi İran Füze tehdididir. AN-TPY-2 Radarları Kürecik, Malatya, Türkiye’de NATO tarafından, İsrail ve Katar’dakiler ise ABD tarafından kurulmuş ve işletilmektedir. Ürdün’ deki de hizmete girmek üzeredir. Birleşik Arap Emirlikleri ise yanı başındaki Katar’da ayni radar olmasına rağmen 2011’de Raytheone ile satış sözleşmesi imzalayarak 2018 e kadar kendisi için ayrıca bu radardan sipariş etmiştir.
Tabloda tüm Amerikan radarlarının tiplerini, yerlerini ve menzillerini bulabileceğiniz gibi faal ve inşa halindeki Rus radarlarını da görebilirsiniz.
Sonraki bölümlerde yayınlayacağım tüm dünya ülkeleri BMD füze ve radar envanterleri tablolarında hangi ülkelerde hangi radar ve füze sistemleri mevcut (BF’ler için) görmüş olacaksınız.
Şimdi bir BF nasıl izlenir anlatmaya çalışalım; İran-Kermanşah BF üssünden ateşlenen bir Sejil-2 füzesi 3000 km menzili ile Almanya’da ki bir Amerikan Üssüne doğru yol aldığında çıkışından itibaren atmosfere doğru tırmanırken Malatya-Türkiye, Keren Dağı-İsrail, Ürdün ve Katar’ daki AN/TPY-2 (Forward Based Mod’ da ) radarları tarafından ve Basra Körfezin’ de seyreden AEGIS BMD yazılımına sahip Füze Kruvazör ve Destroyerlerindeki AN/SPY-1 radarları tarafından takibe alınacaktır. Türkiye üzerinde yerden 200 ile 350 km arası bir yükseklikteyken Avrupa’ da konuşlu diğer 3 radarın menziline girmiştir. İngiltere’de ki dev erken uyarı radarı 3000 Mil menzili ile Flyingdales’de ki AN/FPS-132 ile Romanya ve Polanya’da ki Aegis Ashore SPY-1 radarlarının. Ayrıca Doğu Akdeniz’de seyreden diğer ABD-NATO gemilerini SPY-1 radarlarının. Özellikle İran’nın batısı Orta Doğuda ki AN/TPY-2 radarlarının haritasında görüldüğü üzere 4 radarın gözetimi altındadır. Doğu bölgeleri ise şimdilik NATO için sadece Basra körfezi ve Hint Okyanusunda seyreden AEGIS gemilerinin radarları ve uydularca izlenebilir. Yukarıdaki izleme senaryosu EPAA daki LOC-1 devreye alındığında süreklilik ve koordine arz eden bir sistem olacaktır. Aslında Rusların Armavir Radarı İran’ ı gözetleyebildiğinden ABD’ nin (Obama Yönetiminin) Avrupa da BF savunması planlarında Ruslarla bazı konularda ortaklık kurmak ve İran’ ı ortak izlemekte vardı. Ancak Ukrayna Krizi ile tüm planlar suya düştü.
Örnekteki BF’yi önlemek için normalde gemilerdeki SM-3’ler ile Avrupa’da kara konuşlu GBI, THAAD, Patriot (PAC-1,2,3),Aster-30 gibi füzeler yukarıda isimlerini verdiğimiz kendilerini kontrol eden atış kontrol ve izleme radarları sayesinde hedefe ayrı ayrı taarruz edeceklerdir. EPAA projesin de ki ACCS sisteminin ikinci ayağı olan LOC-2 denen operasyonel kabiliyet seviyesi gerçekleştiğinde üst katman savunma sistemleri (THAAD ve SM-3 füzeleri) ile erken uyarı radar sistemleri (AN/TPY-2, TPS-77, Globalhawk ve ABD AEGIS Gemileri ile Tip45,F-124,F-100 Firkateynleri) NATO füze kalkanı sistemine entegre edilerek topyekûn ve koordineli savunma yapılacaktır.
Gelecek bölümde yukarıdaki iki paragrafta bahsettiğim NATO Füze Kalkanı ve EPAA (ABD’ nin Avrupa Aşamalı Uyarlanabilirlik Yaklaşım Çözümü), Füze Savunma Sisteminin maliyeti ve zorlukları, bu konulardaki eleştirileri bulabileceksiniz. Bir sonraki ABM (Anti-Balistik Füze) füzelerine başladığımız bölümde ise Tüm Dünya BMD füze-radar sistemleri envanterler tablolarını ile Servisteki ABM füzelerinin özellik tablosunu bulabileceksiniz.
Gelecek bölümde yukarıdaki iki paragrafta bahsettiğim NATO Füze Kalkanı ve EPAA (ABD’ nin Avrupa Aşamalı Uyarlanabilirlik Yaklaşım Çözümü), Füze Savunma Sisteminin maliyeti ve zorlukları, bu konulardaki eleştirileri bulabileceksiniz. Bir sonraki ABM (Anti-Balistik Füze) füzelerine başladığımız bölümde ise Tüm Dünya BMD füze-radar sistemleri envanterler tablolarını ile Servisteki ABM füzelerinin özellik tablosunu bulabileceksiniz.
4.BÖLÜM İÇİN SON DEĞERLENDİRMEM
Türkiye ABD ve NATO baskısı ile İran ve Rusya’ yı tahrik etmek pahasına kürecik radarını kabul etmiş ancak radarı yerleştirirken doğuracağı tehdide karşı tedbir almamıştır. Sonuçta Avrupa, İsrail ve Orta Doğu’da ki ABD üslerini koruma altına alan radar, ülkemize yönelen BF’ leri de ihbar edecek olsa da 4 bölümdür anlatmaya çalıştığım üzere envanterimizde önleyici füze sistemimiz mevcut değildir. Daha önceki bölümlerde İran ve Rus yetkililerin Kürecik radarını telaffuz ederek ülkemize karşı tehdit açıklamaları yaptığını isim ve tarih vererek aktarmıştım.
Türkiye ne yapmalıydı? Şu nu demeliydi. İstanbul da yapılan zirvede basına şov yapıp istediğimizi aldık diyeceğimize (İstediğimizi almak topraklarımıza NATO ABM sitemlerinin yerleştirilmemesiymiş!) NATO’ya “İstediğiniz sayıda radar yerleştirebilirsiniz ancak önce benim güvenliğimi sağlayacaksınız. Zaten EPAA kapsamın da deklare edilmiş olan ancak daha çok Avrupa’ da konuşlanacak sistemlerden bize de yani Doğu illerine Patriot, iç bölgelere THAAD füzeleri yerleştireceksiniz. Ayrıca SM-3 yüklü en az iki AEGIS kruvazörü de Doğu Akdeniz yerine Kıbrıs açılarında gezecek” demeliydik. Böylece kademeli bir savunma hattı olacak. Kürecik te Türkiye açısından faydalı bir stratejik adım olacaktı. (Oysa Türkiye, ABD’nin THAAD füzelerinin topraklarımıza yerleştirilmesi teklifini kabul etmemiştir. Dolayısı ile Kürecik Radarını ve kendisini Rus ve İran Taktik BF’lerinin hedefine oturtmuştur. Bunu “özgür bir ülkede yabancı askerler tarafından kontrol edilen bir silah olamaz” şeklinde doğru bulanlar olsa da İncirlik üssü ve Kürecik radarı düşünüldüğünde “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demekten” kendimi alamıyorum. Ayrıca son günlerde hükümetin kontrolündeki bazı gazetelerde ABD’ den THAAD füzesi alacağımıza dair karar ve sipariş verildiği yazılsa da henüz ABD tarafından doğrulanmadı.)
Şimdiki durum ise Şahin avlamak için yere bağlanan serçe misali. Tabi burada şahin İran oluyor. Umarım bir gün gerek içerdeki işbirlikçilerin, gerekse dost görünen uzak-yakın komşu şahinlerin enselerinde, Hava Kuvvetlerimizin ambleminde ve Selçuklu Sancaklarında bulunan kartalın pençelerini hissettirmek zorunda kalmayız.
Beşinci bölümde görüşmek üzere…
Türkiye ne yapmalıydı? Şu nu demeliydi. İstanbul da yapılan zirvede basına şov yapıp istediğimizi aldık diyeceğimize (İstediğimizi almak topraklarımıza NATO ABM sitemlerinin yerleştirilmemesiymiş!) NATO’ya “İstediğiniz sayıda radar yerleştirebilirsiniz ancak önce benim güvenliğimi sağlayacaksınız. Zaten EPAA kapsamın da deklare edilmiş olan ancak daha çok Avrupa’ da konuşlanacak sistemlerden bize de yani Doğu illerine Patriot, iç bölgelere THAAD füzeleri yerleştireceksiniz. Ayrıca SM-3 yüklü en az iki AEGIS kruvazörü de Doğu Akdeniz yerine Kıbrıs açılarında gezecek” demeliydik. Böylece kademeli bir savunma hattı olacak. Kürecik te Türkiye açısından faydalı bir stratejik adım olacaktı. (Oysa Türkiye, ABD’nin THAAD füzelerinin topraklarımıza yerleştirilmesi teklifini kabul etmemiştir. Dolayısı ile Kürecik Radarını ve kendisini Rus ve İran Taktik BF’lerinin hedefine oturtmuştur. Bunu “özgür bir ülkede yabancı askerler tarafından kontrol edilen bir silah olamaz” şeklinde doğru bulanlar olsa da İncirlik üssü ve Kürecik radarı düşünüldüğünde “bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demekten” kendimi alamıyorum. Ayrıca son günlerde hükümetin kontrolündeki bazı gazetelerde ABD’ den THAAD füzesi alacağımıza dair karar ve sipariş verildiği yazılsa da henüz ABD tarafından doğrulanmadı.)
Şimdiki durum ise Şahin avlamak için yere bağlanan serçe misali. Tabi burada şahin İran oluyor. Umarım bir gün gerek içerdeki işbirlikçilerin, gerekse dost görünen uzak-yakın komşu şahinlerin enselerinde, Hava Kuvvetlerimizin ambleminde ve Selçuklu Sancaklarında bulunan kartalın pençelerini hissettirmek zorunda kalmayız.
Beşinci bölümde görüşmek üzere…
Kokpit.Aero
Ağzına, kalemine, klavye sağlık.
YanıtlaSilAğzına, kalemine, klavye sağlık.
YanıtlaSil